Yaşlılık

Yaşlılık, insanın hayata veda etme dönemidir; bütün yapabildiklerimizle ve yapamadıklarımızla bu dönemde yüzleşiriz. Yaşlanmış, insan olmanın bütün evrelerini yaşamış olan kişi bu deneyimlerini “insan olmanın” ve “hayat”ın ne olduğunu anlamak için kullanmaya çalışır. Diğer yandan, artık bedenin birçok sorun çıkardığı, bu yüzden tekrar desteğe ve yardıma ihtiyaç olan bir dönemdir. Çocuklar büyümüş, kendi hayatlarını kurmuştur. Onların hayatını bozacak bir ağırlık oluşturma korkusu, insanın kendi çocukları da olsa tekrar çocuk gibi başkalarına muhtaç olmaktan duyduğu endişe ve birçok tanıdığın ölümünü görmek yaşlılığın sorunsallarını oluşturur.
Yaşlılık, olgunlaşmayla beraber gelinen bir dönem değilse kişiyi tekrar çocuklaştırır. Genel olarak yaşlılık, dürtülerde ciddi bir azalmayla beraber sevme kapasitesinin düşmesine sebep olur. Bu durumda ortaya her istediğini yaptırmak isteyen, hemen küsüp darılan öfkeli bir insan çıkabilir. Çocuk haline gelen yaşlılar ölümden çok fazla korkmakta ve genellikle dine dönerek korkularını azaltmaya çalışmaktadır. Genel olarak bu durumdaki yaşlılar ölümü inkâr ederek yaşarlar. Sanki onlara hiçbir zaman bir şey olmayacakmış gibi, on yılları kapsayan planlar yaptıklarını görürüz. Yaşadıkları hayatın muhasebesini yapmayı reddederler, her şeyin kabahatlisi başkalarıdır. Her şeye rağmen, yaşlılığın en önemli sorunsalını ölüm oluşturur. Yaşlılığın verimli bir hayat dönemi olmasının önündeki en önemli engel, ölümün inkârıdır.
Gerçeklik sevgisinin nihai olarak varacağı yer, ölümü hayat gerçeğinin kaçınılmaz bir parçası olarak kabul ederek, ölümden korkmadan yaşamı sevebilecek hale gelmektir. Ölüm, aslında son derece yorucu olan ve sürekli emek isteyen hayatın oluşturduğu yorgunluğun bitmesi anlamına gelir. Yaşlılığın hastalıkları, beş duyunun bozulmaya başlaması, bedenin canlılığının azalması aslında ölümü kabul edebilmeyi kolaylaştıracak bir ortam oluşturur. Sevme kapasitesi yüksek olan bir insan ölümü yok oluş olarak algılamaz. Ölüm sadece bu hayat deneyiminin bitmesidir. Artık ömrünün sonuna geldiğini kabullenerek ve bundan korkmadan, hatta bunu bekleyerek yaşayan insan, evrendeki doğum-ölüm döngüsünün bir parçası olduğunu kabul etmiştir. Bu biçimde yaşandığında, yaşlılık bilgelik haline gelebilir.