Menopoz, yarım asır önce kadınlar için çocuk doğurma kapasitesinin ve “güzellik”in kaybı anlamına gelirdi. O dönemlerde kadınlardan beklenen, çocuk doğurarak insanlığın devamlılığını sağlamalarıydı; fazla sayıda çocuk doğurmak kadının statüsünü yükselten bir özellikti. Çocuk doğurma özelliğinin kaybı kadında değersizleşme duygusuna yol açtığı için, depresyonu davet eden sıkıntılı bir hayat dönemi olarak bilinirdi. Günümüzde, bir yandan kadının toplumsal rolünün sadece çocuk doğurmak olmaktan çıkması, öte yandan beslenme, sağlık, kendine bakmak gibi konularda kaydedilen gelişmelerin “güzellik döneminin” bitmesini engelleyebilmekte olması, büyük şehirlerde yaşayan kadınlar için menopozun anlamını tamamen değiştirdi. Bundan elli yıl önce menopozu depresyon içinde yaşayacak yapıdaki kadınlar günümüzde statülerini yükseltecek başka yollar bularak ve ihtiyaçlarına uygun estetik cerrah arayarak, etkili kozmetik malzemelerini ve teknikleri devamlı takip ederek bu sorunu başka bir biçime dönüşmüş şekliyle yaşamaktadır.
Menopozu hayatın yeni bir dönemi olarak karşılayamayan ve yaşlarını olabilecek en sağlıklı durumda, doğal olanı bozmadan yaşayabilecek hale gelmemiş kadınlar kendi gerçekliklerinin sevgisine erişememiş insanlardır. Bu kadınlar yaşlılığı, yaşlılıkla beraber gelen fiziksel değişimleri kabul edemezler. Bir insanın, yaşlanmak gibi olumsuz görünen bir değişimi kabullenebilmesi için yaşanmışlığın, deneyimlerin ona neler kattığının yeterince farkında olması gerekir. Bu durumda kadın “güzelliğini” kaybetmiştir ama onun yerine olgunluğu ve bilgeliği koymuştur. Bu ruhsal gelişme olmayınca ortaya çocuklarıyla yarışan, onlar gibi olmaya çalışan bir kadın yapısı çıkar. Çocukların düzenlerini kurmuş olmaları, torunlar çoğu insan için bu hayat dönemini kolaylaştırır.
Andropoz, erkekler için daha çok fiziksel gücün, özellikle de cinsel gücün azalması anlamına gelir. Kendilerini performansları üzerinden var etmeye yatkın çocuksu tabiatlı erkekler bu durumda depresyona yatkın hale gelirler. Performans düşüklüğünü daha genç, daha dürtü uyarıcı, daha kolay etkileyebilecekleri ve kendilerine hayran olabilecek kadınlara yönelerek çözmeye kayarlar. Bu yapıda olan ama eşleriyle ilişkilerini bozmaya cesaret edemedikleri için bu yola giremeyen erkeklerse huysuzlaşır. Canları sıkkındır, öfkeleri artmıştır, depresif belirtiler gösterirler. Andropozun şiddetli yaşandığı durumlarda, erkeğin tekrar ergenlik çağı çocuğu özellikleri göstermeye başladığını gözleriz. Daha biçimci olmaya, saçlarıyla, kıyafetleriyle, yüzük, kolye gibi aksesuarlarla meşgul olmaya kayarlar. Dış dünya yeniden ilgilerini çekmektedir ve kendilerini orada tekrar kabul ettirme arzuları oluşmuştur.
Andropoz dönemini şiddetli yaşayan erkeklerin ergenlik çağına dönmesinin nedeni bir yandan o dönemdeki kızların esas dürtü nesnesi haline gelmeleri, bir yandan da ergenlik çağında olduğu gibi, kendine güvenen bir görüntünün altında aslında başarısızlıktan çok korkan bir yapılarının olmasıdır. Bu erkekler ergenlik çağında aynı sorunsalı yaşamıştır. Ergenlik çağı genci ne çocuktur, ne erişkin; çocuk gibi olmaktan nefret eder ama erişkin gibi de olamaz. Bu durumda, bu dönemi daha saldırgan, daha gösterişçi, daha bencil olarak geride bırakmış, bir süre sonra da gerçekten bir şeylerin altından kalkabilecek hale gelmişlerdir. Şimdi yeniden güçlerini kaybedince, durum onları ergenliğe geriletir. Bu süreci, tekrar pornografiye düşkünlük göstermek, performans kaygısının artması şeklinde görürüz.
Her şeyin yolunda gittiği ve erkeğin andropoz dönemine olgunlaşarak girdiği durumlarda bu tip sarsılmalar görülmez. Andropozun sürdüğü ellili yaşlar aslında insanın kendisini ve hayatı olduğu gibi anlayıp kabullendiği, kendini ve şartlarını zorlamaktan vazgeçtiği yıllardır. Aslında barış zamanıdır; bu barışta artık ruhsal enerjinin azalmaya başlaması da etkili olmaktadır. Bu ruh halindeki insan, aslında hayatın ne kadar zor olduğunun, gençlikte verilmiş savaşların, o zamanki bakış açısının yetersizliğinin farkındadır. Onun için genç olmak özenilecek bir şey değildir. Gençlik aynı hataları yapmaya yatkın olmak, tecrübesiz olmak, haddini bilmemek gibi anlamlar da taşımaktadır. Bu kişilerde cinsel gücün azalması bir gerginlik ve korku oluşturmaz; zaten cinsel gücün yerini kaliteli cinsellik almıştır. Andropoz döneminde cinselliği yaşama sıklığı azalırken, cinselliği yaşama süresi artar. Giderek, haz orgazmda değil, cinselliğin içinde yaşanır hale gelir. Artan olgunlukla birlikte, cinselliğin içinde bir yandan daha büyük bir doğallık, öte yandan daha fazla sevgi duygusu yer alır.