Paranoid sendromlarda yok edici öfke artık kendilikte bir parçalanma oluşturacak düzeyde değildir çünkü bebekliğin 6-9 ay arası öfke düzeyine tekabül eder. Bu durumda hasta yansıtma savunma mekanizmasını işlevsel biçimde kullanabilmekte, dışarı atılan öfke kendiliğin korunmasını sağlamakta ve yok olma korkularını giderebilmektedir. Yansıtma mekanizması daha çok dışa atma olarak bebekliğin başlangıcından beri kullanılsa da, esas olarak bebeğin annesiyle kendisini ayrıştırmaya başladığı süreçlerde olgunlaşır, yani yansıtmanın etkin şekilde kullanılabilmesi için, bebekte “iç” ve “dış” gerçeklik algısının oluşmuş olması gerekir. Bebek daha önce kendisine iyi gelen nesneleri içine alıyor, kötü gelen ve gerginlik oluşturan nesneleri, kaka yapar gibi kendisinin dışına atıyordu. Yansıtma savunmasıyla bu dışa atma hızlanır.
Yok edici öfkeyi artıran her durum yansıtılan öfkeyi de artırır ve kişinin kendisine bir yansıtma nesnesi aramasına yol açar. Bu mekanizmayı kullanan kişi zaten dünyada “kötü” aramaktadır. Bazen haset ettiği kişiyi düşman ilan eder, bazen de yakınında bulunan ve önceden çatışma yaşadığı kişileri yansıtma nesnesi haline getirir; yansıtma nesnesini tehlikeli bulduğu, korktuğu ve düşman olduğu bir kişiye dönüştürür. Bu durum bazen, hastanın tehlikeli olarak algıladığı kişiyi yok etmek istemesi ve hatta bu isteği eyleme dökmesi gibi sonuçlara yol açabilir.
Paranoid sendromları paranoid şizofreniden ayıran en önemli fark, yok edici öfkenin daha az olması ve ruhsal regresyonun da bebekliğin 9. ayı civarına kadar inmesidir. 9. ay regresyon düzeyinde kendilik sınırları çizilmiştir. Yansıtma nesneleri kötü niyetli ve düşman insanlar olarak tanımlanmıştır. Şizofrenide olduğu gibi insanüstü ya da doğaüstü nitelikleri yoktur. Ayrıca paranoid sendromlarda, kendilikte parçalanma belirtisi olan sanrılar genel olarak görülmez çünkü bu düzeyde kendilik önemli ölçüde bütünleşmiştir. Bütün bu nedenlerle paranoid sendromlar daha hafif geçer ve çok büyük bir ruhsal travma oluşturmaz. Böyle olunca da hastanın ciddi bir yıkıma uğramadan psikotik dönemin dışına çıkması mümkün olur.
Psikotik dönem dışında da bu hastalar kuşkucu, alıngan, örtülü bir megalomaniye sahip, rekabete girdikleri insanları kolaylıkla düşman olarak görmeye müsait bir yapıda olurlar. Çoğu zaman titiz ve çalışkandırlar, kendilerince meşguliyetleri, özel olarak ilgilendikleri konular vardır, toplumun dışında kalmayı tercih ederler. Bu hastalar, hastalık dönemlerinde çevreleri için ciddi tehlike oluşturabilirler. Onun dışında kendi dünyalarında, kendi meşguliyetleri içinde sorun yaratmadan yaşamayı becerebilirler.