Omnipotans dönemi ve tuvalet terbiyesi

Bizim kültürümüzde tuvalet terbiyesi ortalama olarak 1,5-2,5 yaş arasında verilir. Halbuki bu dönemde çocukların dürtüleri, daha önce yoğunluklu olarak bulunduğu ağızdan ve vücut yüzeyinden bağırsaklara ve anüs bölgesine erişmiştir. Normal gelişen 2 yaş çocuğu için vücudun en önemli haz alanı, anüs ve kalın bağırsakların rektum denen son kısmıdır. Çocuğun bağırsaklarının dolu olması ve “kaka” yapma anı dürtüsel bir haz üretir. Bu durumda, anüsün ve kakanın haz üretme alanı haline gelmesi çocuğun dikkatini kakasına çevirmesine neden olur.
Çocuğun kakasıyla oynamak, sağa sola bulaştırmak, kakasıyla övünmek, kokusundan, miktarından hoşlanmak gibi duyguları ve eğilimleri oluşur. İnsanoğlunun kendisine haz veren nesneleri aşırı biçimde yatırımlandırma ve yüceltme özelliği burada da görülür; çocuk, kakasına neredeyse âşık olur. Kaka bir anlamda çocuğun kendi ürettiği bir şey, kendisine ait bir yaratıdır. Kaka sevgisi sonraları, oluşturduğumuz şeyleri, eserlerimizi sevmeye yatkınlık şeklinde, insan tabiatının bir özelliği olarak sürer gider.
Eğer çocuğun bu dönemde annesiyle ilişkisi zayıfsa, anne kucağının ve memesinin yerini bu yeni haz nesnesi alır ve çocuk, haz veren nesne olarak kakaya daha fazla ruhsal yatırım yapar. Bu durumda çocuğun kakasını kendinde tutma eğilimi çok fazladır ve kabız olmaya yatkındır. Çoğu zaman kabızlık eğilimi hayat boyu süren bir tutuma dönüşür. Kakaya olan yatırımın fazla olması, yatırımın narsisistik içeriğinin de fazla olduğu anlamına gelir çünkü 2 yaş civarındaki çocuğun ruhsal enerjisi henüz büyük ölçüde narsisistiktir. Ayrıca kaka çocuğun içinden çıkmaktadır, onun bir parçasıdır. Çocuk kakasını kendisinin çok değerli, haz veren bir parçası olarak algılar. Bu durumda, kakasını vermek istemez. O, onun ürettiği bir “şey”dir; çocuğun kakayla oynama isteği çok yoğundur. Durum, anneyle ilişkinin zayıf olduğu çocuklarda iyice belirgindir ve çocuğun tuvalet terbiyesini kabullenmek istememesi olarak kendini gösterir.
Bir yandan da biliyoruz ki, anne bu yaş döneminde, çeşitli aksamaları olsa da, çocuk için yaşamsal bir öneme sahiptir; çocuk anneyi omnipotan bir varlık olarak algılamaktadır ve onu, onun sevgisini kaybetmekten ölesiye korkmaktadır. Peki, çocuk kakasıyla böyle bir aşk ilişkisi içindeyken, onun için vazgeçilmez olan annesinden tuvalet terbiyesi konusunda yoğun bir baskı görürse ne olur?
En olumlu durumda anne, verdiği sevginin karşılığında çocuktan kakasından aldığı hazzı bırakmasını beklemektedir. Anneyle çocuk arasındaki ilişki çocuğun ihtiyaçlarına cevap veriyorsa, kakadan vazgeçmek çocuk için çok büyük bir sorun oluşturmaz. Tuvalet terbiyesi sırasında çocuk kendisinden bekleneni, doğru olanı, kurala uygun olanı yaparken hazdan vazgeçmiş, fakat diğer yandan da annesinin kendisine olan sevgisinin sürmesini sağlamış, annesi için sevilebilir olmayı sürdürmüş olur. Ayrıca denetim becerisine sahip, daha büyümüş ve değerli bir varlık olmanın övüncüne sahip olur; artık bebek olmaktan kurtulmuş, kategori değiştirmiştir.
Anne ayrıca, çocuğun kendisi üzerinde geliştirdiği denetimi takdir ettiğini, artık onu bir bebek gibi görmediğini, onun büyümesine uygun davranacağını çocuğa hissettirerek onun tuvalet terbiyesini kabul etme sürecini dengesini bozmadan, hatta yeni bir denge oluşturarak götürmesine de yardımcı olur. Bu durumda tuvalet terbiyesi çocukta ciddi bir ruhsal gelişme de sağlamış olur.
Çocuğun kakasını bıraktığında kazancının ne olacağını, annenin kişilik yapısı belirler. İki ihtimal vardır: Dürtüsel hazzın yerini ya sevilebilir olmanın güveni alacaktır ya da mükemmel olmanın narsisistik doyumu. Anne narsisistik özellikleri fazla olan bir kadınsa, çocuğundan kakasını bırakmasını, kusursuz ve mükemmel olması adına istemiştir. Çocuğun herhangi bir aksamasında, ondan beklediklerini yapamadığında böyle bir annenin öfkesi çok artar, çocuğa karşı yargılayıcı, suçlayıcı, sert ve cezalandırıcı olur çünkü çocuğun kendisiyle inatlaştığını, kendisine direndiğini zannedecektir. Çocuğun kakasını tutmanın hazzına ihtiyacı olabileceğini, kakasından kopmanın ona acı verdiğini düşünemeyecektir.
Bu yapıdaki bir anne, çocuğunun tuvalet terbiyesini sadece kendisiyle ilgili taraftan görmektedir. Çocuk ona ağır gelen bir sorunu bir an önce çözmeli ve onun daha rahat etmesini sağlamalıdır ya da mükemmelliğiyle, aslında kadının ne kadar mükemmel bir anne olduğunu herkese göstermelidir. Çocuğun tarafında neler olduğunu anlamayınca, kaçınılmaz olarak bu anne çocuğa fazla öfke duyar.
Fakat anne çocuğuyla ilişki kurabilen ve ona gereken yatırımı yapabilen bir insansa, bir yandan onu büyütmeye ve hayata hazırlamaya çalışırken bir yandan da ondan ancak yapabileceği şeyleri bekleyen bir yapıdaysa, onun aksamalarını hoş görür ve acele etmez. Çocuğunu terbiye etmeye çalışırken onun neye hazır olup olmadığına özen gösterecek, onda bir travma oluşturmamaya çalışacaktır. Tuvalet terbiyesi adına çocukta iz bırakacak cezalara, korkutmalara başvurmayacaktır. Kısacası çocuk kakanın verdiği hazdan, annenin yaklaşımıyla doğru orantılı olarak ya annesinin gözünde sevilebilir bir varlık olmak için ya da onun kendisinden beklediği mükemmellikte olmak için vazgeçmektedir.
Tuvalet terbiyesinin annenin narsisistik ihtiyaçlarına uygun olacak biçimde çok erken veya hiçbir aksamayı hoş görmeyen bir sertlikte yapılması, çocuğu hazdan yana olmakla (aslında hazdan yana olmak kendinden yana olmak anlamına gelir) kurallara uygun olmak konusunda büyük bir çatışmaya sokar. Çocuğun içindeki eğilimler kakasıyla oynamak, sağa sola bulaştırmakken, tersine bundan iğrenmeye, uzak durmaya, onu verip kurtulmaya zorlanmaktadır. O zaman çocuk ihtiyaçlarına ve eğilimlerine ters düşen tanımlar yaparak, aslında annesinin tanımlarını kabullenerek kakasını “kötü” ve pis” bulmaya, kakasıyla oynama isteğini de düzeni bozan çok kötü bir istek olarak ele almaya başlar.
Bir arzuyu onun karşıtını oluşturarak yok etmeye çalışma çabasına, “reaksiyon formasyon” (karşıt oluşturma) dendiğini belirtmiştim. Bu savunmanın en iyi örneğini, kaka ile oynama isteğinin temiz olma arzusuyla dengelenmesi oluşturur. Bu savunmanın ağırlıklı kullanımı takıntılı eylemlere yol açar. Örneğin obsesif yapıdaki bir insanın öfkesini artıran durumlar kaka ile oynama arzusunu tekrar canlandırınca, bu kişi aşırı bir temizlik ve titizlik gayretiyle bu arzusunu görünmez hale getirmeye çalışır. Bunun sonucu, bütün hayatın temizlenmekten ibaret hale gelmesi, tuvalete gitmek zorunda kalmanın tam bir eziyete dönüşmesidir.
Bazı durumlarda çocuğun tuvalet terbiyesine direnmesi, omnipotansını bırakmak istememesinden de kaynaklanabilir. Çocuk omnipotansını annesine tam olarak aktaramadıysa, annesiyle “senin dediğin mi olacak, yoksa benim dediğim mi,” şeklinde tanımlanabilecek bir çekişme ve inatlaşma içine girer. Bu durumda çocuk her istediğini yapabileceği duygusundan, yani omnipotansından vazgeçmek istememektedir. Ayrıca bu çocuğun annesine duyarlılığı ve ihtiyacı da fazla değildir. O, fantezide kendisinin Allah gibi olduğuna inanarak var olmak zorunda kalmıştır. Omnipotansın anneye yarım yamalak aktarılması ya da aktarıldıktan sonra geri alınması durumlarında tuvalet terbiyesi uzar.
Narsisistik özellikleri fazla olan annenin çocuğu, annesinin kendisinden beklediği mükemmelliği oluşturabilmek için dürtüsel dünyasına sırt çevirmek zorunda kalır. Dürtüler, bu çocuğun içinde büyüdüğü koşullarda, insanın mükemmelliğini bozacak bir tehlike olarak algılanır; bu da daha sonraki dürtüsel gelişmeyi durdurur. Çocuk, gelişimini mükemmel olmak yolunda gerçekleştirmeye çalışır. Bu mükemmelliğin önemli bir parçası da çok temiz ve aşırı düzenli olmaktır. İşin kötüsü, pislenme korkusunun hayatı bazen yaşanamaz hale getirmesidir. Devamlı elini yıkamaya, dokunduğu her yerden tedirgin olmaya, devamlı bir şeylerden iğrenmeye müsait bir insan oluşur. Bu yapıdaki bir insanın diğer insanlarla arasında iğrenmeden kaynaklanan bir duvar, bir mesafe bulunur.
Normal gelişmede, çocuğun cinsel bölgelerine erişen dürtüleri sevgisinin hizmetine girecektir ve dürtüsel haz, sevgi ilişkisinde aranacaktır. Bu durumda dürtüler, duygular, ihtiyaçlar birbiriyle çatışmadan ve kişilik bütünlüğünü bozmadan yaşanabilecektir. Mükemmellik adına dürtülerine savaş açılmış olmasıysa, çocuğun sevme aşamasına, bir sonraki kişilik organizasyon düzeyine gelmesini engeller.