Dönemin “iyi anneliği”
Bildiğimiz gibi, başlangıçtan itibaren bebeğin bütün ilişki kurma kapasitesi, ilişki biçimi ve ilişki oluşturabilmek için ihtiyacı olan ruhsal malzeme, anneyle ikili ilişki içerisinde oluşur. Bir bebeğin kendi ihtiyaçlarını fark etmesi, onları benimsemesi bile annesi ihtiyaçlarını algılayıp karşıladığı için oluşur. Böylece bir insan annesinden öğrendiği anneliği, kendisiyle ilişki kurma becerisini bütün hayatı boyunca kendisine uygular. Acıktığını fark eder, gider yemek yer; sıkıldığını fark eder, ortam değiştirir, kendisini bir şeylerle oyalar.
Annemizle ilişkimiz, kendi ihtiyaçlarımızla ilgili sürdürdüğümüz temel ilişkinin oluşturucusu ve modelidir. Kendimize gösterdiğimiz gerçek duyarlılıklar veya ihmaller, kendimize duyduğumuz sevgi ve öfke büyük ölçüde anne kökenlidir. İlişki kurmayı da annemizle kurduğumuz ilişki sayesinde öğreniriz. Böylece, annemizden başka insanlarla oluşturduğumuz ilişkiler de başlangıçta onunla olan ilişkimizin modelini takip eder. Bir çocuk, sözgelimi otizmde olduğu gibi, annesiyle bir ilişki yaşayamadıysa kimseyle ilişki kuramaz. Normal gelişmede 3 yaş sonrası dönemlerde kurulan ilişkiler de -baba, kardeş, arkadaş- ilişki repertuarımıza eklenecektir.
Çocuğun 1,5 yaş civarında omnipotansını anneye aktarmaktan ve onu Allahlaştırmaktan 3 yaşına doğru onu insan olarak algılamaya ve sevebilmeye doğru gelişmesi, bu müthiş değişim kesinlikle kendiliğinden olmaz ve çocuğu sevebilen bir insan yapan şey, onun genetik özellikleri değildir. Bu, ancak anneyle çocuk arasındaki yoğun ilişki sayesinde mümkündür. Çocuk, korkularından dolayı annesine güçlü bir şekilde bağlanır ve onun sabırla verdiği emekle büyür. Bu süreçte annenin en önemli işlevi bir yandan çocuğu koruyup ona sahip çıkarak omnipotansını aktarabileceği uygun bir nesne olmasıdır; diğer yandan da, çocuğun kendisini geliştirme sürecini bozmayacak bir izin vericiliği tutarlı bir tutum olarak sürdürebilmesidir.
Bu dönemde annenin, bebeklik dönemi dikkatinden farklı bir dikkate adapte olabilmesi gerekir. Çocuğun kendini gerçekleştirme, deneme ve öğrenme arzularını bir tehlike olarak algılamaması, bu tür davranışlarındaki canlılığı ve coşkuyu hoşnutlukla karşılarken, çocuğu tehlikelerden koruyan bir yaklaşım içinde olması gerekir. Engel olmayan ama koruyan bir dikkat, bu dönemin anneliğini “iyi anneliğe” dönüştürür. Çocuklarıyla ilişkilerinde bu dönüşümü gerçekleştiremeyen anneler onları kendilerinde tutma eğilimi gösterecek ve çocukların ruhsal gelişimlerini farkında olmadan durduracaktır.
Çocuk, başka çocuklar tarafından hırpalandığında ya da canı bir sebeple yandığında annenin kendisini koruduğunu birçok münasebetle yeniden deneyimledikçe, bunlar onu anneye daha fazla yaklaştırıp onun sevgisine duyduğu ihtiyacı açığa çıkarabilir. Çocuk için anne bütün yakın tehlikeler karşısındaki tek güvence, bütün çaresizliklerin tek çaresidir ve onun sevgisinin kaybı hiçbir biçimde göze alınamaz.
Bu sürece girmiş çocuğun iç dünyasında zaman faktörünü, kısa ve uzun vadeli hedefleri birbiriyle çelişmeden bir arada götürebilme yeteneğini gelişir. Çocuk, kafasında kurmak zorunda kalmadan, sinsileşmeden, kimseyi kandırmadan, bir yandan da kul köle olmadan var olmanın yollarını bulmaya ve kendi ayakları üzerinde durabilmenin ustalığını oluşturmaya çalışmaktadır. Çocuğun kendisini şekillendiren bu çerçevenin içinde kalabilmesi için, annesinin de onun yeterli olmasından, ayakları üzerinde durmasından mutlu olabilmesi gerekir. Aksi takdirde çocuk merak, bir şeyi deneme ihtiyacı gibi doğal yönelimlerini sürdürebilmek için yalan söylemeye, annesini kandırmaya çalışmaya başlar. Örneğin annenin çocuğu kendinde tutma isteği fazla olduğunda, anne, çocuğun döneme özgü ihtiyaçlarını anlamak istemez ve onu engellemeye başlar; bu durumda çocuğun büyüme ve gelişme süreci bozulur. Çocuğun yalan söylemeye, kandırmaya yönelmesi karakter bozukluğuna yol açar. İleride köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi doğal bulan, çıkarları için yalan söyleyen, dürüst ve içten olmayı beceremeyen bir insan olacaktır.
Karakter oluşumunda anne babanın çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek bazı karakter özelliklerine ve eğilimlerine değinerek kapatmak istiyorum bu bölümü.
Bir insanın karakter özellikleri hayatının her döneminden çeşitli renkler taşısa da, en önemli özelliklerin oluşması bu döneme yoğunlaşır. Çocuk kendisini annesinin kulu haline getirdiği için, onunla çatışmasını en aza indirecek şekilde yapılanır. Bu şekilde, annesinin sevgisini ve yatırımını üzerinde tutmaya çalışır. Anne titizse, çocuk da ona uyum sağlar; anne çocuğu teşhir eden bir kadınsa, çocuk da benzer özellikler geliştirir. Annenin kişilik özellikleri bu dönemde çocukta yapılandırıcı bir rol oynar. Çocuklarının, sözgelimi çok akıllı ve bilgili olmasına ihtiyaç duyan bazı annelerin, küçük yaşlarda çocuklarına okuma yazma öğretmeye kalkıştıklarına ve bunu rahatlıkla başardıklarına tanık oluruz. Tabii ki böyle bir durumda çocuk öğrenmeye ilişkin yatırımını bu tür bir alana kaydırmış olur; bu durumda kendisini geliştirmek için deneyimlemesi gereken diğer alanlarda geri kalır ve bu tutumdan zarar görür.
Çocuklar oyun oynarken hem fiziksel olarak kas sisteminin gelişmesi, vücut kaslarının koordinasyonunda yetkinleşme gibi yararlar görürler, hem ruhsal, hem de zihinsel olarak gelişirler. Sentez yetenekleri, muhakeme yürütme becerileri, üretme ve yaratma özellikleri gelişir. Ayrıca, oyun sırasında kurduğu fantezilerle çocuk iç dengesini de yeniden kurar. Çocuğun anne babasının hoşuna gitmek için oyundan uzaklaşması zihni gelişirken ruhsal yapısının çocuksu kalmasına, gelişememesine yol açar. Bu yola sokulmuş çocukların, kendi hakikatlerine sırtlarını çevirmiş, iç dengelerini başkalarının beğenisi üzerine kurmuş insanlar olmaları beklenir. Bu şekilde yapılanmış bir insanın mutlu olabilmesi, kendi mutluluğuna gidebilecek yolları bulması mümkün değildir.
Zihnini ve aklını çok geliştirdiğimiz çocuklar hayatları boyunca bilmeyi yaşamaya ve deneyimlemeye tercih edeceklerdir. Oynamak yerine kitap okumayı yeğleyeceklerdir; deneyimsizlikleri onları oyuna katılamayan, izleyen birisi yapacaktır. Çocuğun kendisini var etmek için kullandığı tek araç zekâsı olunca, güçlenme, becerilerini artırma arzuları arka planda kalır, zeki olmayı, bilgili olmayı aşırı derecede önemser.