Omnipotan fantezinin ya da hasedin dönüşümü

İnsan hayatının en kritik dönemeçlerinden biri, çocukluk döneminde, fantezideki “bana bir şey olmaz, istediğimi yapabilirim,” içeriğine inanmayı bırakmasıdır. Bu gerçekleştiğinde, çocuk korunmaya ihtiyacı olduğunu, ancak kendisini koruyan annesinin yanında güven içerisinde olacağını ve korkudan kurtulabileceğini anlamış demektir. Oyun oynarken ya da çok zorlandığında rahatlayabilmek için yine bu fantezileri kurar ama artık bunun bir hayal olduğunu bilmektedir.
Çocuğun omnipotansını annesine aktararak onu yeniden “her şey” yapması, sevgisini ve korumasını hak etmek için onu “Allahlaştırdığı”, onun kulu olmayı kabullendiği anlamına gelir. “Allahlaştırma” ifadesi abartılı gelebilir, ancak o yaştaki çocuğun kendisinden beklediklerini annesinden beklemeye başlaması halinde ortaya çıkan durum tam da budur. Ancak çocuk, annesinden ihtiyaç duyduğu anlayışı ve himayeyi alabiliyorsa omnipotansını ona tam olarak aktarabilir. Bu olduğunda çocuğun narsisistik sisteminde muazzam bir dönüşüm ve küçülme meydana gelir. Bunu yapabilen çocuk annesine haset duymaktan kesin olarak kurtulur. Annesi başkadır, kendisi başkadır; “o, büyüktür, her şeyi bilendir, onu yaratmış olan ve hayatta tutandır”. Çocuğun anneyle ilişkisinde böyle bir kategorik farklılık oluşması, daha sonraki hayat döneminde babasını da kabullenebilmesini sağlar ve ebeveynlerine eş olamayacağı algısının ön hazırlığını oluşturur.
Diğer yandan, ruhsal problemlerin büyüklüğü bir anlamda, bilincin dışında tutulan ve inanılan fantezilerin yüksek narsisistik içeriklerde olmasıyla ilgilidir. Yok edici öfke/orijinal ruhsal enerji ne kadar büyükse, fantezilerin içerikleri de o oranda yüksektir; bu da, fantezilerin gerçeklikten kopuk olduğu anlamına gelir.
Kanımca bu süreci sağlıklı yaşayan insanlarla omnipotanslarını annelerine aktaramadan yaşayan insanlar arasındaki en önemli fark, haset duygusu üzerinden biçimlenir. Bebeğin 9. ayda hissettiği haset ve yürümeyi öğrenerek bu hasedi dengelemeye çalışması; yürümeye başladığında kendisini annesinden üstün hissetmesi, yani tekrar omnipotansına inanmaya başlayarak bir süre için, tehlikelerin onu hırpalamasına daha fazla dayanamayacağını anlayana kadar annesine haset etmekten kurtulması; bu hayati büyüme aşamaları, hasedin insanın gelişiminde ne kadar belirleyici olduğunu gösterir.
Bu anlamda, hayatta kalma dürtüsünün zorlamasıyla çocuğun omnipotansını annesine aktarabilmesinin en hayati sonuçlarından biri, haset duygusundaki azalmadır. Haset, insanın hayatını en fazla zorlaştıran duygudur, en ağır öfke biçimini uyandırır, insanı sevgi ilişkisi götüremeyecek hale getirir. Ağır haset duygusu o kadar yıkıcıdır ki, insanı hiçbir şeyi sevemez hale getirebilir ve yatışana kadar kişi bütün sevme kabiliyetini kaybeder. Sevgi çağının başlayabilmesi için haset duygusunun ağırlığını kaybetmesi gerekir. Şükran duygusu ve halinden memnuniyet ancak haset geriledikten sonra başlayabilir.
Düşe kalka hırpalanan çocuğun korunma ihtiyacı bu dönemde o kadar artar ki, çocuk annesini gözünde büyütür. Bir varlığa karşı haset duygusuyla birlikte hissedilen büyük ihtiyaç onun yüceltilmesine yol açar. Bu durumda iki zıt duygu harekete geçer: Anneye duyulan haset ondan üstün olmak ve hatta ondan kurtulmak ister; dış dünyanın tehlikeleri karşısında duyulan korkunun yarattığı ihtiyaç ise annenin çok güçlü ve koruyucu olmasını ister. Dolayısıyla çocuk, annesine üstün olamayacağını ve ona çok ihtiyacı olduğunu anladığında annesine tekrar büyük bir ruhsal yatırım yapmaya başlar. Bu yatırım büyük ölçüde narsisistik niteliktedir; aslında çocuk, bir anlamda annesine aktarmış olduğu kendi omnipotansına yatırım yapmaktadır. Bu kadar büyük bir narsisistik yatırım elbette annenin Allahlaştırılmasına yol açar ama bu, anneyi sevmek anlamına gelmez, Allah gibi olmayı sevmek anlamına gelir. Çocuk, ancak iki yıl içerisinde annesini Allahlaştırmayı bırakıp bir insan olarak sevecek hale geldiğinde narsisistik enerjisi sevgi enerjisine dönüşmüş olacaktır.
İşte hasedin dönüşümünü sağlayan şey de, çocuğun annesini “Allah”, kendisini “kul” yapması, dolayısıyla annesiyle kendisini kıyaslanamaz noktalara yerleştirmesi ve onun Allahlığına inanmanın rahatlatıcı ve güven verici şemsiyesinin altına sığınmasıdır. Bu durumda anne çocuğa ihtiyacı olan korumayı verebiliyorsa, çocuğun kendini güven içinde hissetme ihtiyacı hasedin geriletilmesini sağlamış olur. Haset eden varlık, haset edilenle kendisi arasında birinin Allah, öbürünün kul olması örneğinde olduğu gibi “kategorik” bir fark olduğunu kabul ettiğinde haset duygusu azalmaya başlar çünkü kıyaslama anlamsızlaşmıştır.
Hasedin azalmasının en önemli sonuçlarından biri, çocuğun taklitten özdeşleşmeye geçmesidir. Bu dönemi omnipotanslarını annelerine aktaramadan yaşayanlar, sevme kapasitesinin az çok zarar gördüğü çeşitli kişilik bozuklukları gösterirler. Sağlıklı yaşayanların ise ancak nevrotik problemleri olabilir. Bu kategorik farkı oluşturan, haset duygusunun dönüşümüdür. Çocuk, annesiyle özdeşleşmeye başladığında ister kız olsun ister erkek, oyunlarında annesi gibi davrandığını, annesine oyuncakların toplanmasında ya da ev işi yaparken yardımcı olmaya çalıştığını, mimiklerinde, ifadesinde, tavırlarında annesinden renkler oluştuğunu gözleriz. Bu özdeşleşim kapasitesi 3 yaşından sonraki hayat döneminde cinsiyet farklarını da hesaba katarak yeniden ve daha güçlü olarak sürecektir.
Bu yola girmiş çocuk için korkuyu azaltacak ve denetim altına alabilecek yeterliliği ve donanımı oluşturmak mümkündür. Hayatta kalma çabasının ve tehlikeler karşısında duyulan korkunun ön planda olduğu bu kişilik organizasyonu dış gerçekliğe önemli bir yatırım ve yönelim içerir. Dış gerçeklik, tehlikeli de olsa kabul edilmiştir. Tehlikeler insanın kendisini geliştirmesiyle azaltılabilir; o zaman korkmadan yaşanabilir. Aslında bu kişilik örgütlenme düzeyinde yönelim korkusuz olmak ve hayat gerçeğinin altından kalkmaktır.
Bu kişilik yapılanmasına gelmiş biri için yapabildiği her şey, oluşturabildiği her yeterlilik övünmek, kendini başkalarından üstün görmek, böylece daha iyi hissetmek için değil, yaşadığı dünyayı daha az tehlikeli hale getirmeye yarayan bir işlev oluşturduğu için önemlidir.