Kız çocuklarının genel eğilimi, sevgi nesnesine olan bağlılıklarıdır. Sevgi nesneleriyle ilişkilerini koparmamaya özen gösterirler; sevgiye ve yakınlığa daha duyarlıdırlar. 2-3 yaş arasındaki kız çocuklarının erkek çocuklar kadar hareketli olmadığı, öfkelerini fantezi dünyasına çekilerek azalttıkları gözlenir. Erkek çocuk gibi öfkeyi deşarj etmek yerine, kendilerine iyi gelecek fanteziler kurmaya yönelirler. Sevgi nesneleriyle bütünleşmeye ve uyum içinde olmaya yatkındırlar. Dolayısıyla kız çocuklarının ruhsal yatırımları daha çok aile içindeki insanlara veya kendi fantezi dünyalarınadır. Bu özellikler kız çocukların hayalci olmasına yol açar. Psikanalitik literatür 2-3 yaş arasındaki kız çocuğunu “pasif” olarak ifade eder.
Ağır aile içi problemlerin olduğu veya kadının annelik kapasitesinin eksik olduğu durumlarda çocuk aile içindeki insanlara fazla bir yatırım yapamaz. Böyle bir durumda kız çocukları içlerindeki yok edici öfkeden kurtulmak için onu yansıtmaktan çok, kurdukları hayallere inanmayı seçerler. Bu hayallere inanabildikleri sürece öfkeleri yatışır. Bir kız çocuğu çok güzel olduğuna, etrafındaki herkesin ona âşık olduğuna, çok harika bir varlık olduğuna inanıyorsa öfkesiz olmayı başarmış olur. Elbette böyle bir durumda çocuk gerçek dünyaya yönelemez, fantezi dünyasında yaşar.
Kız çocukları temkinlidir. Bu dönemde öğrenme ve deneme ihtiyacı son derece belirgin olarak gözlenir, ancak anneyle ilişkilerini koparmadıklarını, hem anneyle ilişkilerini sürdürüp hem de dış dünyayı keşfetmeye çabaladıklarını görürüz. Erkek çocuklardan farklı olarak, annelerinin dikkatinin hep kendilerinin üzerinde olmasını isterler. Sonradan kız çocuğu karakterinin önemli bir parçası olacak olan “tek ve biricik” olma arzuları oluşmaya başlamıştır ve anneyle ilişkilerine yansımaktadır.
Aslında bu dönemin çocukları, özellikle dönemin başlangıcında, kız ya da erkek farkı olmadan her şeyin kendilerinin olmasını isterler. Erkek çocuklar ilgilerini çeken nesneleri kendilerine isterken, kızlar annelerini kendilerine ister. Kız çocukların bütün ruhsal yatırımlarının dış dünyaya kaymamış olması ve annede önemli miktarda ruhsal yatırımlarının kalmış olması anneyi kimseyle paylaşmak istememelerine ve kıskanmalarına yol açar. Annelerini kimseyle konuşturmayacak, devamlı kendileriyle meşgul edecek yollar bulurlar. Dönem içinde giderek kendini gösterme, bütün dikkatleri üzerlerinde tutma arzuları belirginleşecektir. Marifetlerini sergilemeye çok yatkındırlar. Çocuklar ihtiyaçları olan dikkati alamıyorlarsa, kız ya da erkek, sorun yaratarak, annelerini rahatsız edecek şeyler yaparak annelerinin dikkatini üzerinde tutma yoluna gidebilirler. Fakat bu durumda çocuğun karakterinin bozulmakta olduğunu düşünürüz.
Kız çocuklarda 2-3 yaş arası dönem tamamen farklı gelişir. Normal gelişen bir kız çocuğunun babaya yönelmesi beklenir. Dürtüleri babaya yöneldiğinde, aile içerisinde babanın bir ağırlığı varsa, baba aile reisi rolünü doldurabiliyorsa, erkek çocuğun aksine, bu durum kız çocuğunu anneden korkmak yerine anneyle rekabete sokar. Kız çocuğu, annesinin kendisine fiziksel bir zarar vermesinden korkmaz, kendisini sevmemesinden veya bırakmasından korkar. Kızların fantezi dünyalarına yatırımları daha fazla olduğu için, dış dünyaya yönelimleri erkek çocuklardaki kadar belirgin değildir. Kız çocuğu bebeksi bir yapı gösteriyorsa, öfkesi çok fazlaysa, durum aşırılık gösterir, çocuk fantezi dünyasına gömülür.
Bu durumdaki çocukların fantezileri genellikle eşsiz ve biricik olduğuna inanma, kendini bir prenses gibi tahayyül etme biçimindedir. Bu yapıdaki bir kız çocuğu kendini iyi hissetmenin yolunu fantezilerine inanmakta bulmuştur ama bu kolaylık gerçeğe yönelememesine ve ruhen gelişmeden kalmasına neden olur. Bu yapıdaki çocuklar dış dünya karşısında çekingen, alıngan, fazla heyecanlı olurlar; gelecekte kendilerini çok harika bulmakla çok yetersiz, hiçbir şeye yaramaz bulmak arasında gider gelirler.
Kız çocuğun tamamen annesiyle ilişkisi üzerinden oluşan 3 yaş öncesi özellikleri çocuk babaya yöneldiğinde değişime uğrar. Daha önce çekingen ve ürkek bir yapı geliştirmiş ve hayal dünyası çok geniş olan çocuk, babanın da kendisine yapacağı ruhsal yatırımla, ruhsal enerjisinde ve yatırım kapasitesinde gelişme gösterir. Nesne sevgisine dönüşmüş ruhsal yatırımı daha önce bütünüyle annesine yönelik olan çocuk, bu dönemde babasını daha tam ve değerli bulmaya başlar. Elbette bu dönemdeki bir çocuğun ilişki kurma ve bağlanma kapasitesi kalıcı bir ilişki götürmeye yetecek durumda değildir. Ancak baba kendisine yönelen çocuğa ilgi ve duyarlılık göstermeye ve yatırım yapmaya başladığında çocukta da gelişme olur. Bir çocuğun, örneğin babasına duyduğu ilginin gereği olarak onun kucağına gitmesi kolay değildir. O zamana kadar kendi fantezi dünyasında yaşamış olan çocuk başlangıçta bunu yapmaktan çekinir. Babanın, çocuğun kendisinin etrafında dolandığını ama çekindiğini algılaması ve onun zamanla kendisine güvenmesini ve korkularından kurtulmasını sağlaması gerekir.
Bu çekingen kız çocuğunun halen anneliğe olan ihtiyacı büyüktür. Babanın, çocukla ilişkinin başlangıcında annelik yapması gerekir. Sarılmak, kucağına oturmak, elinden tutmak gibi fiziksel yakınlık işaretleri, çocuğun babasına karşı yakınlık duygusunun oluştuğunu ve bebeksi dürtülerinin harekete geçtiğini gösterir. Çocuğun içindeki bebek uyanmış ve babaya bağlanmaya başlamıştır. Aslında normal gelişen bir kız çocuğunda, baba çok ilgisiz değilse zaten bu olur. Bu süreçte çocuk babasına ruhsal yatırım yapmaya başlayacak ve bağlanacaktır. Çocuk babaya karşı büyük bir yakınlık hisseder ve bu yakınlığı da babasına yaşatır. Ancak kız çocuğunun bu ilişkiyi oluşturabilmesi için, babasının ona yaptığı ruhsal yatırımdan beslenen desteğine ve sabrına ihtiyacı vardır.
Normal, sağlıklı kadın yapılanmasının oluşabileceği bu dönemin devamındaki anne, kız çocuğu ve baba arasındaki ilişki, bir sonraki hâkim duygunun konusudur.