Ödipal dönemi sağlıklı yaşayan erkek çocuk bu dönemin sonunda cinsiyetini benimser ve babasıyla özdeşleşir. Bu dönemde ayrıca bir benlik ideali oluşur; bu ideal değişime uğrayarak hayat boyunca etkisini sürdürecektir. Benlik ideali, çocuğun kendisinin ideal olmadığının kabulünden ve bu ideali gelecekte oluşturma kararlığından başka bir şey değildir. Bu kabulün arkasında ise annesinin kendisini değil de babasını cinsel eş olarak seçmiş olması yatar; çocuk, cinsel eş olarak babanın seçilmiş olmasını kendisinin ideal olmaması şeklinde yorumlar. Annenin dürtüsel yatırımının kocasına olması, erkek çocukta “adam olma” arzusu ve kararlılığı oluşturur. Bir erkek çocuğunun benlik idealinin arkasında, “kadınların âşık olacağı bir erkek olmak” arzusu yatar.
Hatırlanacağı gibi, erkek çocuk ödipal dönem boyunca kendisini babasının tehdidi altında hissetmiş, onun kendisinin pipisini kesmesinden, vücutça zarar görmekten korkmuştu. Aslında vücutça zarar görme korkusunun altında bebeklikteki “yok olma” korkusu yatar ve bu korku büyük bir anksiyete yaratır. Bu korku düşme, yanma gibi fiziksel tehlikeler karşısında duyulan korkudan daha büyüktür çünkü bebeklikteki benlik parçalanmaları deneyimlerinden hatırlanan parçalanma korkusu canlanmıştır. Böylece erkek çocuk vücut bütünlüğünü muhafaza etmeyi önemli bir sorunsal olarak algılar; hayatın çok zor ve tehlikeli olduğunu daha iyi anlar. Yine de korkularını belli etmeden yaşamaya çalışır çünkü korkuları benlik idealine uygun değildir; erkek çocuk hayatı boyunca korkusuz olmak için uğraşacaktır.
Erkek çocuk ödipal dönemde, daha önceki “yenilmez olma” ve “annesinin bir tanesi olma” fantezilerini kaybetmiştir. Babası onu iyice yenmiştir, korkusundan annesini babasına bırakmak zorunda kalmıştır. Öte yandan annesinin bir tanesi değildir. Annesi, babasını onu sevdiğinden daha farklı sevmekte ve babasına daha çok ihtiyaç duymaktadır. Hiç de eskiden zannettiği kadar ideal birisi değildir ama olacaktır ve herkes, özellikle de annesi görecektir, o, kadınların âşık olduğu birisi olmayı becerecektir. Bütün bu duygularla, normal bir erkek çocuk ergenlik çağına kadar kendine güvensiz, kendini göstermekte çekingen ve utangaçtır. Benlik idealine uygun davranamadığı her durumda kulakları kızarır, kendisini çocuk gibi hissettiğinde ağlamaklı olur. Benlik idealine uygun olamamak çocukta “utanma” ve kendini yetersiz hissetme duyguları oluşturur. Kendisiyle benlik ideali arasındaki uçurum çocuğa acı verir.
Yenilmez olmadığını anlaması, erkek çocuğu yenilgilerinden öğrenmeye zorlar. Nasıl ki babasına “yenilmesi” ona nasıl olması gerektiğini öğrettiyse, diğer yenilgilerinden de öğrenmesi gerekmektedir. Çocuk, baba karşısında yaşadığı bu narsisistik zorlanmalara rağmen onu sevebildiyse, diğer hayal kırıklıkları onu fantezi dünyasına inanmaya çekemez. Yine de, çocuk olduğunu bilmekle birlikte süper kahraman olma fantezileriyle oyunlar kurarak, kendisini kahraman olarak düşleyerek, kurtarıcı olma hayalleri kurarak dengesini sağlayacaktır. Oyunlar, çocuğun dengesini muhafaza etmesi konusunda onu çok rahatlatacak bir etki oluşturur. Bu düzeyin çocuğu gerçekle oyunu birbirine karıştırmaz; oyunlar onu ilerde üstleneceği rollere hazırlayan bir içerik taşır. Sözgelimi evcilik oyununda erkek çocuğun baba olduğunu görürüz.
Erkek çocuğun dış dünyaya yönelmesi ve diğer erkek çocuklarla oynamaya çok istekli olması, bu dönemde annesine duyduğu dürtüsel ilgiden kurtulmasını da kolaylaştırır. Erkek çocuk bütün korkularına ve güvensizliğine rağmen, muhtemelen biraz da yaşıtı ve dengi çocuklar arasında daha rahat olduğu için, dış dünyaya yöneliktir. Narsisistik sistemi çocuklar arasında olduğu zamanlarda nefes almaktadır. Bu durumda çocuğun öğrenmeye çok açık olduğunu gözleriz. Çok meraklıdır, devamlı bir şeyler sorarak ya da bir şeyleri karıştırarak, kurcalayarak, babası bir onarım yapıyorsa onun yanında durarak, ona yardım etmeye çalışarak öğrenmeye çalışmaktadır. Arka planda çalışan bir motor onu büyümeye, benlik idealine uygun olmaya zorlamaktadır.
Erkek çocuğun diğer erkek çocuklarla ilişkisinde iki vasıf dikkat çeker. Bir yandan birbirlerini rahat bırakmazlar, devamlı bir itiş kakış içindedirler, öte yandan da birbirlerine zarar vermek istemezler, kazara zarar verirlerse de üzülürler. Birbirini yenme arzusuyla dayanışma eğilimi iç içedir. Bu ortam aslında erkek çocukları güçlenmeye ve birbirini sevmeye doğru evirir. Bir bakarsınız danalar gibi itişmektedirler, bir bakarsınız kolları birbirlerinin omzunda yan yana yürüyorlardır. Erkek çocuklar birbirlerinden çok şey öğrenir, birbirlerine destek olmaya çalışırlar. Erkek çocukların aralarındaki bu ilişki aslında bir yandan üzerlerindeki güç simgesi olan “baba”ya karşı birbirine yaslanma ve birlik olmaya zorlayan dayanışmacı bir çıkış yolunu, öte yandan da gelecekte yenilmez olarak diğer erkeklerin şefi olma ve onları yönetme, yani “baba” olma arzularını ele verir.
Bu yaş döneminde erkek çocuklar kızlara ya şefkat ve koruma duygularıyla yaklaşırlar ya da kızların pipisiz olması korkularını canlandırdığı için onlara karşı kötü ve öfkeli davranırlar. Çocuk dürtülerini bir türlü annesinden çekemiyorsa kızlara öfke duyacaktır. Erkek çocuk dürtülerini anneden çekebiliyorsa ve kendisini güven içerisinde hissediyorsa, kızlara karşı acıma ve şefkat duyguları besleyecektir.