Dönemin anneliği

Bebeğin annesiyle bütünleşmeyi sürdürebilmesi için annenin de buna müsait olması gerekir. Anne bebeğin her istediğini yapmaya çalışan, bebekten kopamayan, onu kendinde tutmak isteyen yapıdaysa uzamış bir bütünleşme tablosu, yürüdüğünde bile anneye yapışık, anneden ayrılmaya katlanamayan bir çocuk gözlenir. Anne, bebeğin yükünün giderek hafiflemesini isteyen ve onunla bütünleşme eğilimi yüksek olmayan bir insansa, bebek tekrar kendisinin “her şey” olduğu fantezisine döner ve anneyi umursamayan hareketli bir çocuk olur. Bu bebek hasedini anneyi “hiç”e, kendisini ise “her şey” olmaya çevirerek halletmiş olur.
Yenidoğan anneliğinin vasıflarının aksine, 9. ayda, dönemin sorunlarının bebeğin ruhsal yapılanmasında bir zarar oluşturmadan aşılmasını sağlayacak annelik farklı vasıflar gerektirir. Artık bebek anneyle bütünleşememektedir ve annesiyle kendisinin ayrı varlıklar olduğunu anlamıştır. Anneye hem uzak, hem yakın olmak ister. Annesini istediği için ağlarken, annesi kucağına aldığında, bu sefer uzak olmak istediği için ağlamaya başlar. Birçok anne bu durumu çocuğun diş çıkarmasına, kulağının ağrımasına bağlar ve anlayışla taşımaya çalışır. Bazı anneler ise durumu taşıyamayıp çocuğa öfke duyarlar. Anlaşılacağı gibi, bu dönem annesinin en önemli özelliği, “taşıma kapasitesi”nin olmasıdır.
Henüz annesiyle kendisinin özelliklerinin farklı olduğunu anlayamamış, kendi yok edici öfkesinin annesinde de olduğuna inanan bebeğe annenin öfkesiz davranması, bebeğin annesiyle kendisini ayırt edebilmesini çok kolaylaştıracaktır. Bu yüzden, annenin taşıma kapasitesinin yüksek olması, bebeğin tutarsız görünen isteklerine karşı öfkesiz kalabilmesi büyük önem taşır. Annenin taşıma kapasitesi düşükse, çocuk, gelecekte kendisiyle diğer insanları birbirinden ayırt edemeyen, herkesi kendisi gibi zanneden birisi olur.
9. ay annesinin çocuğun rahat ettiği mesafeye saygı gösterebilecek yapıda olması da büyük önem taşır. Anne, bebeğiyle yakın olma arzusu tarafından yönetilmemeyi becermelidir. Böylece bebek, annesine çok yakın olup ona duyduğu haset tarafından yıpranmaktan ya da çok uzak olup kendini boşalmış gibi hissetmekten kurtulabilir.
Yürümeye başlayan çocuğun kısa zamanda annesini bırakıp “her istediğini yapmaya” çalışmasının altında, aslında annesiyle çok büyük bir yarış içerisinde olması yatar. Yürüme ile eline fırsat geçmişçesine, anneye hiç ihtiyacı yokmuş havasına girer ve onun yapabildiği her şeyi yapmaya çalışır. Çocuk, bütün can yanmalarına ve zorlanmalarına rağmen, “her istediğini yapabileceği” fantezisini 18. aya kadar sürdürür. Sağlıklı gelişme koşullarına sahip bir çocuk bu dönemde kendisinin çocuk, annesininse “her istediğini yapabilen” bir varlık olduğunu kabullenir. Bu kabul, çocuğun kişilik örgütlenmesinin değişmesine yol açacaktır.
Özetle, bebek, doğumdan sonra değişen gelgitlerle Allah’tır fakat bu, özellikle ilk 9 ay için geçerlidir. Allah olma fantezisi sayesinde ruhsal alanın dışında tutulabilen orijinal enerjinin, anneye duyulan hasetle ruhsal alanı kaplaması durumunun yetişkinlikte tekrar etmesi halinde, ortaya akıl hastalıkları çıkar. Bebeğin bir insana dönüşebilmesi için annenin, onun ham haldeki enerjisini, deyim yerindeyse çalıştırması gerekir. Bu hammaddeyi işleyip yaşanabilir bir nitelik kazandıracak olan da annenin ruhsal kapasitesi, bebeğine yaptığı yatırımdır.
Annelik vasıfları, bebeğin ve çocuğun her bir gelişme aşamasında farklılıklar gösterir; bu anlamda, doğru bir anneliğin ne kadar çok özellik ve büyük bir gelişkinlik gerektirdiği açıktır. Hiç kuşku yok ki, iyi bir annelik, annenin kendi arzularını devamlı geri çekmesi, bencil eğilimlerini denetim altına alması ve her zaman için çocuğun iyiliğini ön planda tutmasıyla gerçekleştirilebilir. Bütün bu özelliklerin yanı sıra, annenin bebeğine ve çocuğuna büyük bir yatırım yapabilmesinin zorunlu olduğu, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortadadır. Anne, burada sözü edilen niteliklerdeki anneliğin gerektirdiği yüksek performansı, içinde yaşadığı sistemden büyük bir destek almadan ve kendisi de mutlu bir kadın olmadan gerçekleştiremez. Anneliğin gerektirdiği yüksek kalitede ve yoğunluktaki emek başka türlü uzun süre verilemez.
Öte yandan anneliğin nitelikleri, annenin nasıl bir aile sisteminde yaşadığıyla çok yakından ilişkilidir. Bugünün Türkiye’sinde üç aile tipi yan yana var oluşunu sürdürüyor. Geleneksel ataerkil, modern ataerkil ve tüketim toplumu aile sistemlerinde -bu sistemlerin detayına daha sonra girilecek- karıkoca ilişkisi, ailenin duygusal iklimi ve çocuğa yapılan ruhsal yatırım farklıdır. Bu farklılıklar, bu aile sistemlerindeki annelik niteliklerini de belirler, dolayısıyla, her bir aile sisteminde yetişen çocuklar, o sisteme özgü ortak özellikler gösterirler.