Depresif kişilik özelliği

Omnipotansını fantezi dünyasında muhafaza eden kişi kendisine bir şey olmayacağına, olmak istediği şeyleri olabileceğine, olayları ve durumları denetimi altında tutabileceğine inanarak yaşar. Kişinin omnipotansına inanması, “her şey benim kontrolümde”, “bana bir şey olmaz” diyebilmesi onu belirsizliklerden, dış dünyanın tehlikeleri karşısında duyacağı korkudan kurtarır. Karşılığında ise kişi, gerçekçi olamayan böyle bir yapıdan dolayı kendini doğru idare edemeyen bir insanın maruz kalacağı sıkıntılarla yaşamak zorunda kalır. Bu yapıdaki insanların fantezilerine inanma ihtiyacının altında aslında kendilerini yüce bir varlık olarak tanımlayarak insanlara haset etmekten, onları kıskanmaktan korunma amacı yatar.
Depresif kişilik yapısının en önemli özelliği, omnipotan fanteziyle bağlantılı olarak, “çaresizlik duygusuna” katlanamamaktır. Depresif kişilerin omnipotan fantezileri sürdürmüş olanları, kişilik yapısı abartılı bir benlik algılaması üzerine otursa da, her zaman diğer insanlara karşı duyarlı, onları mutlu etmek isteyen özellikler gösterirler. Narsisistik kişilik özellikleri gösteren insanların kendini diğerlerinden üstün görme arzusu ve kimseye bağlanmama istekleri depresiflerde görülmez. Fantezide omnipotansına inanmayı sürdürmek bu insanların kendi merkezli olmalarına yol açmış olmasına rağmen bir sevme kapasitesi geliştirebilmişlerdir.
Depresif yapıdaki kişiler kendilerine abartılı bir güç atfettikleri için, en önemli fantezilerinden biri kurtarıcı olabileceklerine inanmalarıdır. Ruhsal yatırım yaptıkları kişiler için neredeyse kurtarıcı olmaya soyunurlar; onların her türlü sorununu çözmek, onları mutlu etmek zorundaymış gibi ağır bir sorumluluk duygusuna sahiptirler. Buradaki sorumluluk duygusu, kişi gücünü aşan durumları da çözmeye kalkıştığı ve büyük fedakârlıklar yaparak kendisine zarar da verdiği için, abartılıdır. Bu insanlar kendilerinin de ihtiyaçlı birer varlık olduklarını kabul etmez gibi davranırlar. Devamlı vermenin, kendi ihtiyaçlarına rağmen fedakârlık etmenin onlara zarar vereceğini, tüketeceğini, bu durumda, bir şeyler verdikleri insanlardan beklentilerinin olacağını, yeterince alamadıklarında da bir süre sonra bu insanlara öfke duyacaklarını anlamazlar. Böyle bir insan omnipotansı yüzünden kendisini o kadar önemser ki, elinde olmayan, bir insan olarak gücünün yetmeyeceği ve çözemeyeceği durumlar yüzünden bile kendisini suçlu hisseder.
Bu yapıdaki insanlar genellikle orta yaşlarda veya orta yaşların sonlarında omnipotan fantezilerini ayakta tutamaz hale gelirler ve fantezileri yıkılır. Bunun sonucunda kişi kendisini önemsiz ve bir hiç olmuş gibi hisseder. Bunun anlamı, birden 18. ay çocuğunun korkularının, çaresizliğinin, kıskançlığının ve hasedinin içine düşmektir. Kişi dış dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu, bu tehlikeler karşısında belli ölçülerde aciz ve güçsüz olduğunu algılar ve bu da onu büyük bir korkunun ve karamsarlığın içine iter.
Tehlike algısı, aslında insanın hiçbir şeyi denetleyemeyeceğini fark etmesi anlamına gelir ve yoğun bir çaresizlik duygusu yaşatır. Bu çaresizliği yaşarken kişi ayrıca, olmak istediği gibi olamayacağını da anlar, başka bir ifadeyle, kendisini bir hiç olmuş gibi algılar ve bu yüzden hasedi açığa çıkar. Kendisinden hep abartılı beklentileri olmuş böyle bir insan, yapamadığı her şey için suçluluk da duymaya başlar. Bütün bunların sonucu özellikle kendi benliğine yönelmiş tahripkâr bir öfke ve büyük bir korkudur. Bu öfke, kendini suçlama şeklinde görülür. O zamana kadar “bana bir şey olmaz” biçiminde bir fanteziye inanmış olan kişi birden büyük bir korunma ve sahip çıkılma ihtiyacı duymaya başlar. Bu ihtiyaç, 1,5 yaşındaki bir çocuğun niteliklerini gösterir.
Bu kişilik özelliklerini gösteren birçok insan omnipotanslarını ve kurtarıcı olma ihtiyaçlarını politik alana aktardıklarında kolayca ölüme giden eylemcilere dönüşebilirler. Kendini olduğundan daha güçlü algılayan ve haksızlıklara göz yumduğunu hissetmeye başlayan böyle bir kişi suçluluk duymaya ve ardından da dünyayı kurtarma fantezileri kurmaya başlar. “Bana bir şey olmaz, ben hallederim” duygusu bu insanların kendilerini kolayca tehlikeye atmalarına zemin hazırlar.
Bu hastalarda, omnipotans ayakta tutulamadığında oluşan kendini bir hiç olarak hissetme ve değersizlik duyguları nedeniyle intihar çok sık görülür. İntihara karar vermek omnipotanslarını yeniden elde etmiş olmaları anlamına geleceği için, intihar kararı büyük bir rahatlama yaratır fakat bu kez de karar verdikleri halde intihar edememekten korkmaya başlarlar. Başka bir ifadeyle, intihar kararıyla kazandıkları omnipotanslarını tekrar kaybetmekten korkarlar. Omnipotansına tekrar inanmaya başlamış bir insan ölümü de doğru değerlendiremeyecek ve kendisini, bütün denetimi ele almışlığın ve her istediğini yapabilmenin coşkusuna kaptıracaktır.