Can sıkıntısı

Can sıkıntısı aslında yok edici öfkenin bir sonucu değildir ama bazen insana kendisini son derece kötü hissettiren önemli bir duygudur; ruhsal yatırım yapılabilecek bir nesne veya amaç oluşturulamaması halinde ortaya çıkar. Sevememenin, bağlanamamanın, herhangi bir nesneye yatırım yapamamanın bir sonucudur ve bizi ilgimizi çekecek, sevebileceğimiz ve bağlanabileceğimiz bir şeyler bulmaya mecbur eder. Can sıkıntısından kurtulabilmek için haz kapasitesine, bir şeyler oluşturabilecek, ilişki kurabilecek bir sevme becerisine ihtiyacımız vardır.
Bağlanma, ilişki kurma ve sevme sorunu olan her insan mutlaka annelikle ilgili bir eksiklik yaşamıştır ve yok edici öfkesi de fazladır. Yok edici öfkeyi ruhsal alanın dışında tutmanın en temel yolu, fantezileri muhafaza etmektir. Bu durumda da kişi kendisiyle yüzleşmekten kaçınacaktır. Bu kişiler, fantezilerini muhafaza edebilmek için hiçbir şey yapmadan yaşamaya yatkın olurlar fakat bu sefer de canları çok fazla sıkılmaya başlar. Yani can sıkıntısı, öfkesinden uzak durmak için eylemsizliği seçmiş bir insanı bir şeylerle meşgul olmaya, heyecan yaratmaya iter. Bazen bu ihtiyaç o kadar artar ki, insanların can sıkıntısından kurtulmak için yaptığı birçok şey dışarıdan saçma gibi görünür. Saatlerce bilgisayar oyunları oynayanlar, hiç tanımadıkları insanlarla bilgisayar başında günler geçirenler, kumar masasından kalkamadığı için gidip karnını doyuramayan ve yatamayan insanlar, önemsiz bir konuyu saatlerce tartışan ve birbirlerine büyük bir öfke duymaya başlayan arkadaşlar aslında belki de çok temel bir duygudan, can sıkıntısından kaçınmaya çalışmaktadır.
Bu insanların can sıkıntısından kurtulmak için buldukları yollara pek şaşırmamak gerekir.
Uyuşturucu bağımlılığı, kumar, suç işlemeye yatkınlık, heyecan ihtiyacı ile yapılan birçok tehlikeli spor, rastgele cinsel ilişki gibi ağır kişilik bozukluklarında görülen birçok problemin altında can sıkıntısından kurtulmak için uygun yolların bulunamaması yatar. Sportif aktiviteler, avcılık gibi kişiye heyecan veren bazı meşguliyetler can sıkıntısına karşı bulunmuş, kişiye de katkısı olan daha uygun yollardır. Bütün bunlardan, can sıkıntısının katlanılması son derece zor bir duygu olduğunu ve çok fazla olmasının insanın kendi başına dertler açması da dahil birçok soruna yol açabildiğini söyleyebiliriz.
Can sıkıntısından kurtulmak için bulunan birçok oyalanma biçiminin kazanma-kaybetme veya yenme-yenilme içerikli olduğunu görürüz. Acaba insanlar oyalanmak için neden sıklıkla bu yollara başvururlar? Yenme, kazanma içerikli konular, çocuğundan yaşlısına kadar, insanoğlunun en kolay yatırımlandırdığı alanlardır çünkü bu yatırımlar sevme kapasitesi gerektirmez, narsisistik bir enerjiyle yerine getirilebilir; en bebeksi ruhsal enerji bile bu alanlara yatırım için kullanılabilir. Kazanma-kaybetme alanına yatırım yapmak ise hem sahip olma arzumuza (açgözlülüğümüze) hem de kendimizi üstün hissetme (en başarılı olma) ihtiyacımıza hizmet eder.
Kazanarak, bize ait olan nesneleri artırmaya çalışırız, böylece sahip olma arzumuzu doyururuz. Bize ait olanı sevmek, erken çocukluk yıllarına ilişkin, kolay ve ilkel bir sevme biçimidir. Bize ait ne kadar çok nesne varsa, içinde bulunduğumuz dünyada yok olmaktan o kadar korunmuş oluruz. Bu sevme biçiminin insanlarda, zengin olurlarsa çok mutlu olacaklarına inanmaya yol açtığını da görürüz. Halbuki biliriz ki, çok fazla oyuncağa sahip olmak çocukları mutlu etmeye yetmez. Çocuğun ruhsal yatırım yapma kapasitesi oluştuysa, o bir tahta parçasından, bir tuğladan ne oyuncaklar yapar... Kaybetmek kendini kötü hissettiren bir durum yaratır ama çok sınırlı imkânlarla oynamıyorsanız, tekrar oynar ve kendinizi iyi hissedene kadar uğraşırsınız. Nasıl olsa bir kere kazanınca kendinizi yeniden iyi hissedeceksinizdir!
Yenme-yenilme alanı ise narsisistik bir amaç üzerinedir. Yenmek, üstün olmak anlamına gelir ve bunun için verilen çaba narsisistik enerjinin kullanıldığı bir yatırımla oluşur. Narsisistik yatırım, en az gelişkin yatırım biçimidir. Bir bebeğin doğal enerjisi de narsisistik enerjidir. Yenilmek bazı insanlarda çok büyük bir kendini kötü hissetme duygusuna yol açar; yenilmeye katlanamazlar. Bu durumda, yenen kişiye karşı haset oluşur ve bu da büyük bir sıkıntı ve gerginliğe veya düşmanlık duygusuna yol açar. Böyle insanlar kendilerini yenme-yenilme durumlarına sokmamaya çalışırlar. Bu da çoğu zaman hayatın dışında kalmalarına, hayatı dışarıdan izlemelerine yol açar.
Anlaşılacağı gibi, kazanma arzusu ve yenme amaçlı eylemler için insanın çok gelişkin olmasına lüzum yoktur, herkesin bu amaçlar için kullanabileceği enerjisi vardır. Kendine ait olmayanı da sevmek veya farklı olanı sevmek gibi gelişkin sevme biçimlerini oluşturacak enerji ise her insanda bulunmaz. Zaten bu düzeyde bir sevme kapasitesi oluşturmuş insan can sıkıntısı yaşamaz.