MUTSUZLUĞUNUN NEDENİ OLARAK ÇOCUKLARINI GÖREN ANNE

Başına gelenlerin sorumluluğunu üstlenememek, o insanın çocuksuluğunun ifadesidir. Erişkin insan, kimsenin kimse tarafından mutlu edilmediğini bilir. Mutluluk, insanın kendi eseridir; insan ne oluşturabiliyorsa onu yaşar. Birisi bizi sürekli mutlu edebilseydi, herhalde ona müthiş bir biçimde bağımlı olurduk; eroin bağımlılığı bunun yanında hafif kalırdı. Kendi mutsuzluğunun nedeni olarak çocuklarını görmek, aslında bu dünyada anlamlı hiçbir şey oluşturamamış olmanın itirafıdır. İnsan ancak ekmediğini biçmeye çalışıyorsa çocuklarını mutsuzluğunun nedeni olarak görebilir.
Mutlu olmanın koşullarından en önemlisi, insanın bir özel hayatının olmasıdır. Yani bir annenin aynı zamanda kadın da olabilmesi, kocasıyla bu iki vasfıyla birden ilişki halinde olabilmesi gerekir. Kadının ve annenin aynı bünyede ve çatışmadan bir arada olabildiği durumlarda, kadın zaten mutludur. Fakat evliliği bir sevgi ilişkisi olamamış ama yine de sürdürmek zorunda kalmış kadınlar, çocuklarına, “sizin yüzünüzden ayrılamadım,” demek ister. Bu durumda, mutsuzluklarını çocuklarına fatura ederler. Çocuklar adeta, sebep oldukları düşünülen durumu tamire memur edilirler.

Aslında çoğu insan yalnız kalmaya cesaret edemediği, bozacağı hayatın yerine yeni bir hayat kuramayacağı için, mutsuz da olsa ilişkiyi sürdürür. Geleneksel sistem içinde yaşayan insanlar için ayrılmak daha da zordur çünkü ayrılığa da aile büyüklerinin karar vermesi gerekir. Bu da ancak çok mecbur kalındığında verilen bir karardır çünkü iki aile arasında düşmanlığı göze almak gerekecektir.

Eşleriyle ilişkisinde mutsuz olan ve ayrılamayan bütün kadınlar ruhsal yatırımlarını mecburen çocuklarına çevirirler. Bu durum çocuklar için de bir talihsizliktir. Normal koşullarda, bir hayat kurabilecek, düzgün, sevilecek, sayılacak insanlar olması beklenen çocuklar bu durumda bir de annelerinin mutlu edilme beklentilerine maruz kalırlar. Çocukların annelerini mutlu etme ihtimali olabilir mi? Bir çocuk, annesini ancak yaşlandığında, hastalandığında başkalarına muhtaç etmeyebilir, yalnız bırakmayabilir çünkü artık bunu yapabilecek güçtedir. Kendisi doğru bir hayat kurup doğru bir insan olduysa, anne bundan mutlu olabilir. Fakat annenin bundan öte bir mutlu edilme beklentisi varsa, elbette karşılanamayacaktır çünkü bundan ötesi sevgi değil, düşkünlük ve zaaf olacaktır.


Gelinine düşman olan, damadını seven kayınvalide
Gelecekte annelerini mutlu etmek üzere yetiştirilen erkek çocukları, evlendiklerinde çoğu zaman eşleriyle anneleri arasında yaşanan büyük bir çekişmenin içine düşerler. Anne, kendisini mutlu etsin diye yetiştirdiği oğlunu başka bir kadına, gelinine kaptırmak istemez. Her iki taraf da birbirine, “o senin değil, benim,” demeye çalışır. Kadınlar, ister gelin olsunlar ister kayınvalide, ikinci kadın olmaya katlanamazlar. Gelin ikinci kadın olmak için evlenmemiştir, bütün genç kadınlar gibi kocasının sahibi olmak ister. Oğlanın annesi hayatı boyunca saçını süpürge edip oğlu tarafından mutlu edilmeyi beklemiştir, şimdi “dünkü çocuğa” oğlunu bırakmayacaktır. Bu çekişme, gelin kaynana düşmanlığının temelini oluşturur. Birçok erkek için böyle bir durum hayatlarının en zor sınavıdır, eşleriyle anneleri arasında kalırlar ve iki tarafı da memnun edemezler.

Anne de olsa, insan çoğu zaman ancak kendisi mutlu olabildiyse başkalarının da mutlu olmasını isteyebilir. Ne yazık ki mutsuz erkek çocukların anneleri, tersini iddia etseler de, çocuklarının mutlu olmasını isteyemezler. Bunu istedikleri zamanlar da vardır ama bu isteklerini sürdüremezler; bir an için çocuklarının iyiliğini isteseler de, kıskanıp, haset edip bu isteklerini gerçekleştiremezler. Annesinin kendisini mutlu etmesi için yetiştirdiği erkek çocuk, gücünün ve konumunun onu mutlu etmeyeceğini, onlara ancak hastalandıklarında, yaşlılıklarında sahip çıkmanın mümkün olduğunu bilirse, durumun altından daha kolay kalkacaktır. Kız çocuk annelerinin kızlarının mutluluğunu istemesi olasılığı çok daha fazladır çünkü kocasından aradığını bulamamış bir kadının damadını benimsemesi olasılığı daha yüksektir. Geleneksel sistemdeki annelerin büyük çoğunluğu ya kızlarından kendilerine annelik yapmasını beklerler ya da yaşlandıklarında ve hastalandıklarında bakılmak isterler.