3 yaş civarındaki bir çocuğun dünyasında oluşan dürtüsel gelişmeler, onun kısa bir zaman içinde büyük bir değişim yaşamasına neden olur. Sinir sisteminin olgunlaşması ve üreme bölgesindeki sinirlerin miyelinizasyonunun tamamlanması üreme bölgesinin ve cinsel organların duyarlılık kazanmasına ve haz alabilecek hale gelmesine yol açar. Böylece çocuğun dikkati cinsel bölgelere çekilir ve cinsel farklılıkları algılamaya başlar. Haz, öfkeden ayrışmış dürtünün en dolaysız kullanımı ile üreyen bir zevktir ve daha önce vücudun başka yerlerinden alınırken, 3 yaşında cinsel bölgelerden de alınabilecek hale gelmiştir.
Hatırlanacağı gibi, çocuğun gelişim sürecinde haz merkezleri de değişiyordu, ancak dürtünün varlığı ile haz arasında doğrudan bir ilişki yoktur; dürtü, haz kapasitesi olmadan da vardır ve öfkeyle ne kadar karışıksa, haz kapasitesi de o kadar düşüktür. “Orijinal ruhsal enerji” bölümünden de hatırlanacağı gibi, haset enerjisi temelde anne bebek ilişkisi ve bütünleşme sayesinde ayrışıyor, saf dürtü ve saf öfke alanı oluşuyordu. Enerji, beslenme, banyo, oyun gibi yaşantılar üzerinden de dönüşüyordu; bir başka ifadeyle, saf dürtü alanı oluşmaktan çok, öfke miktarı azalmış ama yine de öfke içeriği olan bir enerji türü oluşuyordu. Bu anlamda, burada öfkeli dürtü ya da haz kapasitesi düşük dürtü olarak ifade ettiğim, dönüşmüş enerjidir. Çocuk anneyle yeterince bütünleşememiş, ayrışmış enerji alanı sınırlı kalmıştır.
Dürtünün öfkeyle karışık olması, cinsel bölgelere erişimini azaltır, yani cinsel bölgelerde yoğunlaşan dürtünün miktarı az olur. Bu yapıdaki bir çocuk ödipal döneme yüzeysel bir biçimde girer ve bu dönemden büyüyerek çıkması beklenemez. Biyolojik olarak çocuğun cinsel bölgelerinde dürtüsel bir duyarlılık oluşmuştur ama bu duyarlılık kendisine bir nesne arayacak nitelikte değildir. Zaten çocuğun öfkesi çok yüksek olduğu için, cinsel fanteziler ya öfke içerikli olacaktır ya da insan içermeyecek, tamamen çocukluk mastürbasyonu kalitesinde olacaktır. Bu cinsellik nesnesiz -oto-erotik- bir içerik taşır.
Gerek kız çocuğun, gerek erkek çocuğun dürtüleri cinsel bölgelere yönelirken, bu dürtüler ağızdan, vücudun dış yüzeyinden -özellikle ayaklardan-, anal bölgeden, boşaltım işlevlerinden -işeme gibi-, algı işlevlerinden -bakma, dinleme, koklama, tatma- çekilen dürtülerden oluşmaktadır. Çekilmenin olamaması, boşaltım işlevlerinde veya bakmak, işitmek gibi işlevlerde fazla dürtü kalması sapkın eğilimlere yol açar. Çocuğun dürtülerinin cinsel bölgelere doğru yöneldiği dönemin başlangıcında teşhirci eğilimler dikkat çekecek kadar artar. Teşhircilik bir yandan bakılma, dikkatin kendi üzerine toplanması arzusunu içerirken, diğer yandan da teşhir edilen organın dürtü ile yüklendiğini gösterir. Erkek çocuklar daha çok pipilerini gösterme eğilimindedir. Kızlar ise hem cinsel bölgelerini hem de vücutlarını göstermeye çalışırlar. Teşhircilikte, gösterilen bölgenin dürtü ile yüklü olduğunu, dürtülerin o bölgede yoğunlaşmış olduğunu anlarız.
Kadın tabiatında kendini gösterme eğiliminin daha yüksek olması ve bunu da daha ziyade vücutlarını göstererek yapmaları, dürtülerin görülmeyen bir organa (klitorise) yönelmesinin daha zor olduğunu düşündürmektedir. Erkek çocuklar, sapkın bir biçimde oluşmadılarsa, dürtülerin cinsel bölgeye erişmesi konusunda daha şanslıdır. Onların sorunları daha çok dürtünün öfke içeriğiyle ilgilidir. Kız çocukların dürtüleri ise daha çok vücutlarında kalır; cinsel bölgelere erişen dürtünün miktarının az olması, her iki cinste de cinsellik sırasında yaşanan hazzın sınırlı olmasına yol açar. Teşhirci özellikleri belirgin kadınlarda ve sapkın erkeklerde durum zaten budur.
3 yaşındaki normal gelişmiş bir çocuk cinsel bölgesinden haz alabilecek bir hale gelmiştir. Haz bölgesinin değişmesi, çocuğun bütün dikkatinin cinsel organlara yönelmesini sağlar. Bu yeni fark ediş çocuğun hayatını allak bullak eder. Her iki cinsten çocuk da kısa bir zaman içinde pipisi olanlar ve olmayanlar şeklinde iki cins varlık olduğunu keşfeder. Cinsel bölgeler haz alanı haline gelip de çocuğun dikkatinin ve ilgisinin buralara kaymasına yol açtığında kız ve erkek çocukların yaşadığı deneyimler birbirinden çok farklıdır. Bu deneyimler kız çocuğu olma ve erkek çocuğu olma sürecinde büyük bir etki oluşturacak, kız çocuğu ile erkek çocuk arasındaki zaten mevcut olan farklar normal koşullarda iyice belirgin hale gelecektir.
Kız çocuk, erkek çocukların kendisinde olmayan ve görülebilen bir organları olduğunu algıladığında büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve bu durum onların daha fazla haz aldıklarını zannetmesine yol açar. Bu yaş çocuğunun kavramsal gelişme düzeyinde “büyük olan daha değerlidir”; çocuk, işlevin büyüklük nispetinde daha fazla olacağını zanneder. Bu algının nedeni büyük olasılıkla çocuğun ebeveynlerinin -büyüklerin- kendisinden daha işlevsel olduklarının farkında olmasıdır. Kız çocuğun anatomik farklılıkları bu çerçeve içerisinde anlaması erkek çocukların cinsel bölgelerinden daha fazla zevk aldıklarını zannetmesine ve onların cinsel organına karşı haset duymasına yol açar. Bu duyguya psikanalitik teoride “penise haset duygusu” denir.
3 yaşındaki kız çocuğu penisinin olmamasını bir eksiklik olarak ve annesinin hatası olarak değerlendirir. Bu değerlendirme sonucu çocuk annesine kırılır ve ona öfke duymaya başlar. Bu kırgınlıkta çocuğun benlik gelişiminin tamamlanmamış olmasının payı da yüksektir. Çocuk henüz kendisinin bir hiç olduğu, değersiz olduğu duygularını geride bırakamamıştır. Bu duygular doğum travmasındaki hiçleşme deneyiminin kalıntısıdır. Çocuk, kendisinin harika bir varlık olduğuna inanıp bu değersizlik duygusundan kurtulmaya çalışırken, eksik olduğu algısı ile altüst olur. Özetle, bir pipisinin olmaması kız çocukta narsisistik bir yaralanmaya ve eksik olma duygusuna yol açar.
Erkek çocuk ise kız çocuklarının pipisiz olması karşısında duyduğu şaşkınlığı onların pipisinin kesilmiş olduğuna karar vererek çözer. Bu dönemde erkek çocuğun dürtüleri annesine yönelmiştir ve çocuk dürtüyü cinsel organında hissetmektedir. Kızların pipilerinin kesilmiş olması düşüncesi ve pipi üzerinde yoğunlaşan anneye yönelik dürtüsel çekim, çocukta kendi pipisinin de kesileceği korkusu oluşturur. Bu sıralarda çocuk zaten annesini babasından kıskanmaya başlamıştır, babasına karşı öfkelidir. Giderek, babasının kendisini annesine duyduğu dürtüsel ilgi yüzünden cezalandıracağını ve pipisini keseceğini düşünmeye başlar.
Erkek çocuğun babası tarafından cinsel organının kesilmesiyle cezalandırılacağı korkusuna, “iğdiş edilme korkusu-kastrasyon anksiyetesi” denir. Bu durumda, 3 yaş erkek çocuğunun korkularında büyük bir artış olur. Diğer yandan, erkek çocuk kızlarda olmayan, haz taşıyan bir organa sahip olmakla kendisini daha değerli bulur ve bu duygu benlik oluşumunu destekler. Fakat hem haz taşıyan hem de onu daha değerli yapan bu organı kaybetmek de çok korktuğu bir tehlike haline gelir. Daha önceki korkuların üzerine bir de vücuduna ve pipisine zarar verileceği, hazdan yoksun bırakılacağı korkusu eklenir. Böylece, “tehlikeler karşısında duyulan korku” olarak adlandırdığım korku türüyle birlikte erkek çocuğun yükü çok artar.